top of page

Merve Erol ile söyleÅŸi

Merve Erol [ME], Aytaç Demirci [AD]

Abdullah Sokak, BeyoÄŸlu

8 Mayıs 2006

ME: Biz eskiden yazı dergisiydik, Express’ken. Åžimdi yine express ama.... O daha canlı, daha fazla köÅŸeleri olan bir dergiydi. SöyleÅŸisi de olan ama içinde bolbol yazı da olan ve hatta insanların günübirlik yazdığı birtakım duygusal yazıların bile olduÄŸu bir dergiydi o. Arada ne oldu? Express’in dili çok yaygınlaÅŸtı, yayıldı... İnternet tabii çok önemli bir faktör. Biz artık haftalık da yapamıyorduk üstelik. Roll tecrübesi de bir baÅŸka etken. Dolayısıyla Express’in ikinci hali de baÅŸka bir dergi olarak, eski Express’e benzemeyerek ortaya çıktı. Express’e bakmakta fayda var. Roll bir söyleÅŸi dergisidir, bir yazı dergisi deÄŸildir. Oradaki bizim baÅŸlıca düÅŸüncemiz müzisyenlerin konuÅŸması, kendilerini anlatmasıydı. Kendi meramlarını, kendi dünyalarını, o ÅŸarkıları nasıl kurduklarını anlatmalarıydı. Dolayısıyla öyle bir söyleÅŸi dergiciliÄŸi formasyonu oluÅŸtu bizde. Express’in, iÅŸte ikinci doÄŸuÅŸu da asıl Roll etkisiyledir, yani oradan gelen bir söyleÅŸi ağırlığı Express’e de yansımış oldu. Bu sefer, bu siyasi bir dergi olduÄŸu için, olayı bilen yani meseleye hâkim olanlar diyelim, ne olup ne bittiÄŸi konusuyla ilgilenenler; olayın kendisini yaratanlar ve buna maruz kalanlar; yani vatandaÅŸ da konuÅŸsun, ona da mikrofon tutalım gibi bir kaygıyla doÄŸdu Express.

 

AD: GörüÅŸmeye gittiÄŸiniz kimseleri neye göre belirliyorsunuz?

Siz ÅŸimdi beni neye göre belirlediniz?

 

Benim bir amacım var.

Bizim de bir amacımız var, o amaç ne, gündem.

 

Bir de konu bolluğu var, onu nasıl ayıklıyorsunuz?

İşte sığdıramıyoruz zaten. Sıcak meseleler, ÅŸimdi mesela geçen sayı Kürt sorunu meselesi bir özel sayı olmak durumunda kaldı, çünkü çok söyleÅŸi vardı. Bir arkadaşımız Diyarbakır’a gitti bir sürü söyleÅŸi yaptı, geldi. Mecburen, 64 sayfaya sığmaz o. Onu neye göre belirliyoruz, televizyonu açıyoruz, gördüÄŸümüz ÅŸeye göre belirliyoruz. Ama iÅŸitemediÄŸimiz, dinleyemediÄŸimiz bir ton baÅŸka ÅŸey var. 

 

Bu seçimi güdüleyen bi ÅŸey var mı? Bu dergiyi çıkarmaktaki maksadınız...

İşte güdüleyen ÅŸey senin ne kadar canını sıktığıyla alakalı. Express aslında tam bir, bence o kadar iyi bir dergi deÄŸil. Yani Express’i okuyan, bizi siyasetle kafayı bozmuÅŸ zanneder, hiç öyle deÄŸilizdir aslında. Çok da hayatımızda yer eden ÅŸeyler deÄŸil. Hiçbirimiz siyasi figürler olmadık. Gazteciyiz diyelim, bağımsız gazetecileriz biz. İster istemez, o kadar dolu bir gündem var ki, o 56 sayfa ya da bazen 64 sayfaya sığmıyor. O da olsun, o da olsun falan derken içimiz dışımız siyaset oluyor abi. Yani, en azından eÄŸlendirmek gibi bir maksadı da olması lazım derginin. Ama bu yoÄŸun gündemde her ay ekonomiye bile düzenli olarak deÄŸinemiyosun, spor meselesine deÄŸinemiyorsun, bilmem neye deÄŸinemiyorsun. 

 

Herkesin gündemi de farklı, Hürriyet’in gündemi, Sabah’ın gündemi farklı.

Tabii, onların gündemine girmeyen ÅŸeyler de var.

 

Peki bunu belirleyen bir çizginiz var mı?

Yok öyle bir ÅŸey. Yani biz toplantı da yapmayan insanlarız. Bir iki ÅŸeye takılır, ya da öyle arada konuÅŸurken oluÅŸturuyoruz. Bizim en çok biribirimizle görüÅŸtüÄŸümüz anlar halı saha maçları aslında. Onun sonrasında çay içerken, ÅŸunu yapalım, bunu yapalım deriz mesela. Ya da yeri gelir telefonlaşırsın, ‘ya ÅŸunu duydun mu?..’ Toplantı olup da aman ÅŸimdi ÅŸu maddeler var gibi bir ÅŸey yok. Bir arkadaşımız telefon açar iÅŸte, ‘ÅŸöyle bi ÅŸey var hayvan haklarıyla ilgili’ falan... Ya da okuyucu mesela, bazen de öyle oluyor. Ben ÅŸunu yaptım, yazdım gönderdim, diye mail atıyor. Bakıyosun güzel mi güzel. Başı, geliÅŸmesi, iÅŸte sonu filan iyiyse...

 

Yani toplumu dönüÅŸtürmek gibi bir alternatif muhalif tavır yok. O bireylerde gizli olan bir ÅŸey, derginin genel çerçevesinde...

Hepimiz solcuyuz tabii, eylem adamı falan, sıcak siyasetçi deÄŸiliz dediysek... Bizim iÅŸimiz, yani öyle iri laflar ettirme bana... (gülüÅŸmeler) Åžimdi BolÅŸevik partisi ikinci baÅŸkanı falan deÄŸiliz biz. Bu günkü Türkiye’de, bir düÅŸünceyi bir geleneÄŸi hayatta tutmaya çalışan insanlarız netice itibariyle.

 

Okuyucuyu etkilemesine...

Etkileyecek tabii, niye etkilemesin. Ama bizim okuyucumuz genellikle, zaten etkilenmiÅŸ okuyucu olduÄŸu için...

 

Tirajı nedir Express’in?

İki bin, iki bin beÅŸ yüz.

 

Bunlar nasıl dağılıyor?

Sen, ben, bizim oÄŸlan iÅŸte. Kaç kiÅŸi var ÅŸu ülkede. ÖÄŸrenciler genel olarak. Okutulan bir dergi daha çok zannediyorum, yani bir alan beÅŸ kiÅŸiye okutuyordur.

 

İlk sayıda Easy Rider filminden iki kamp sahnesini cut-up yapmışsınız. Genel olarak sayıda ‘özgürlük’ konusu hâkim. Derginin bu minvalde bir söylemi var mı?

Biz kendi lafımızı kuran deÄŸil, baÅŸkalarına laflar kurdurtan insanlarız. Nihayetinde oturup kitap yazmıyoruz, insanlara teyp tutuyoruz. Ve mümkün olduÄŸunca iri laflarla deÄŸil ya da karşımızdakine bir ÅŸeyleri dikte ederek de deÄŸil, ondaki güzel tarafları açığa çıkarmaya çalışarak, bunu okuyanın, oradaki bir durumu sezinlemesini ve bilgiyi böylece edinmesini tercih ediyoruz. Åžöyle bir ÅŸey de demek istemiyorum tabii büyük anlatı hiç olmasın... Durumun kendisi, yani çıplak gerçeklik hakiki bilgiyi getirir zaten, iÅŸte onu mümkün olduÄŸu kadar zarif yapma çabasındayız.

 

Uzmanlarla konuÅŸuyorsunuz, ama akademik bir dil kurdurmuyorsunuz.

Akademik bir dille olmaz zaten söyleÅŸi.

 

Bunu saÄŸlamaya özellikle gayret ediyor musunuz?

Bu daha çok yazıda ortaya çıkan bir ÅŸey. Hiçbir söyleÅŸiyi emaille yapmamaya dikkat ediyoruz. Çünkü kuru, didaktik bir ÅŸey ortaya çıkabilir. 

 

Ekonomi gibi bir alanda bile beylik laflar ettirmeden konuÅŸturuyosunuz...

Her alanın kendi terminolojisi var ama bunu da neticede vatandaş okuyacak. Akademik yerden alıp, vatandaşın anlayacağı bir dilde bunun aktarmasını yapıyoruz.

 

Ekonomi söyleÅŸilerinde çizgi romanlardan kareler var.

Bilinç açıcıdır çizgi roman. Güçlendirici faktörler diyelim, hem içeriÄŸi hem de görsel dili güçlendirici ÅŸeyler bunlar. Mümkün olduÄŸu kadar yapmaya çalışıyoruz ama... biraz da yoksunluktan tabii. ÇeÅŸitli faktörler var iÅŸte, fotoÄŸraf olabilirdi... Ayrıca eÄŸlenceli, neÅŸeli bir durum. 

 

Derginin genel bir bütünlüÄŸü de yok. Ortak bir örgüsü yok.

Öyle ÅŸeyler için dosyalar hazırlıyoruz zaten. Ermeni meselesi bir kitaba dönüÅŸtü örneÄŸin. Dergi dediÄŸin ÅŸey zaten, hayattaki çok çeÅŸitli ÅŸeylerin dağılımından, birtakım unsurlar bulma çabasıdır. Biz de onu yapmaya çalışıyoruz, ama dediÄŸim gibi çok da baÅŸarlı olamıyoruz. Dergicilik böyle bir ÅŸey deÄŸildir. Dergi nedir? Aktüel dergisine bakınca ne görüyorsun? Müzik de görüyorsun, siyaset de görüyorsun, spor sayfası da görüyorsun... 

 

Sizde ne eksik var?

İşte iÅŸin eÄŸlencesi yok. Yeni Gündem dergisinde mesela, Murat Belge’nin hazırladığı Sadık Özben köÅŸesi vardı... Bir bulmaca köÅŸesi olabilir. Daha sıcaklaÅŸtırıcı bir ÅŸeyler olur. Hep ciddi konular arasında dolaÅŸmak da olmaz. Gülümsetici ve rahatlatıcı bir ÅŸeyler olması lazım bir dergide, ama Express’de o olmuyor. Bir Nokta dergisi örneÄŸin ya da Yeni Gündem, 15 günlük olan hali çok iyidir. Onlar bu iÅŸi hakikaten bir kurum olarak yapıyorlardı, bizde öyle bir ÅŸey yok, rahat insanlarız çok, belki de ondan biraz.

 

Bir çizginiz var ama...

Bir çizgimiz var iÅŸte; sol. Sol deyince bir çizgi anlaşılır, en azından Türk Solu anlaşılmaz.

 

İlk sayıdan beri Latin Amerika’yla da ilgilisiniz.

Biz dünyaya bakıyoruz ama Latin Amerika’da bir ÅŸeyler olduÄŸu için oraya da bakıyoruz. Yoksa, hani 60’lardaki öÄŸrenci hareketlerinde Latin Amerika, Che romantizmi vardır ya bizde öyle ÅŸeyler yok.

 

Marcos için de mi?

Bizde romantizm yok yani... Çok önemsiyoruz tabii Marcos’u, hakiki bir devrimci. Yüzünü saklıyor olması, o maskeli durum bile baÅŸlı başına çok büyük bir durum. Yani, lider kültünün hâkim olduÄŸu bir genel sol halin aşılmasında çok önemli bir tavır. Ama romantizm hoÅŸ bir kavram deÄŸil. Maddeciyiz biz, diyalektik materyalistiz. Ciddi ciddi yazma bunları tabii, (gülüyor) biz söyleÅŸilere, gülüyor falan diye parantez açıyoruz ya öyle yaz bari. İronik bir tonda söylürum.

 

Dadalarla aranız nasıl? Dada mısınız?

Bence tek dada çarşı. Åžu çok dadaist bir slogan deÄŸil mi; ‘Bu alemde çarşı herÅŸeye karşı’, devamı da ‘çarşı kendine bile karşı’. Åžimdi bunlar 20. yüzyılın, modernitenin kültürel mirasları. Diyelim ki hippilerin bir dönem içinde ne kadar önemli olduÄŸunu bilirsin ama ÅŸimdi hippilik yapmanın bir anlamı yoktur deÄŸil mi? Punktan sonra hippiliÄŸin bir anlamı kalmaz, kalmadı zaten. Bir anlamı kalmadığı için, punk doÄŸdu. Dada da netice itibariyle hayatla çok temas halinde bir sanat hareketi. Yani herhangi bir ÅŸeye kendini uydurmak, onun içine, o kalıba oturtmaya çalışmak hiç hoÅŸ bir ÅŸey deÄŸil. Zaten dada öyle bir ÅŸey. Åžimdi sen özellikle bu ÅŸekilde sorarsan ben gayriihtiyari hayır derim. Ama büyük bir miras, akış, gelenek açısından bakarsan bir sürü ÅŸeyin toplamının arasında çok önemli yeri olan bir ÅŸey dada tabii.

 

BeslendiÄŸiniz yerler, sanatsal hareketler neler? Dergi sonuçta görsel bir malzeme.

Sayfaların kendini doÄŸurduÄŸu, mizanpajın gerektirdiÄŸi haller dışında, onlar teknik ÅŸeyler. Spot öyle mi olsun, böyle mi olsun. Bunun dışında konuya uygun resimler falan da kullanıyoruz. Bunlar illa dada da olmuyor. Miro da kullanıyorsun mesela yeri geldiÄŸinde. Bazen elimize geçen kitaplardan çok güzel resimler görüyoruz, alıp onu o konuya uyduruyoruz. Ama ressamı da pek bilmiyoruz. İsimlerden ziyade durumlar ve iÅŸler daha ön planda. Dadayı çok iyi biliriz, pop artı çok iyi biliriz gibi bir durumumuz yok. Merak içindeyiz, gençliÄŸimizdeki merakı korumaya çalışan insanlarız. Ama Express de bir ÅŸeye cevap veren, cevap arayan ya da cevap bulduÄŸunu iddia eden, ve o cevabın doÄŸruluÄŸunda ısrar eden bir dergi deÄŸil.

 

Çeviriler nereden geliyor?

Herkesin baktığı yerlerden aslında, The Guardian, La Monde, Libération. Znet gibi siteler var sonra, eskisine oranla internet en büyük kaynak. Ordan oraya geçiyorsun, bir derya içinde yüzüyorsun. 

 

Çok fazla AngloSaxon oldu biraz da baÅŸka bir yerden bakalım gibi bir ÅŸey var mı?

Onun olanağı yok tabii bizde, beÅŸ dil bilen insanlar deÄŸiliz ki. İngilizce ve Fransızca kaynaklara bakıyoruz daha çok.

 

Mecbur Batı üzerinden bakıyorsunuz.

Batı üstünden bakmamayı tercih eden batılılarla beraber bakmayı tercih ediyoruz. Batılı olan insanlar da sonuçta her ÅŸeyi aynı yazmıyor. Orada da seçtiÄŸimiz adamlar, duruÅŸlar; seçmediÄŸimiz adamlar, duruÅŸlar var. BeÄŸendiÄŸimiz duruÅŸlar var; beÄŸenmediÄŸimiz duruÅŸlar var. Nesnel bir duruma insanın nasıl baktığı, onu nasıl tarttığı, yargıladığı veya deÄŸerlendirdiÄŸi iÅŸte hep ideolojik perspektiflerle ilintili ÅŸeyler. Nihayetinde biz de bir perspektiften bakarak katılıp katılmama tercihimizi de kullanıyoruz.

 

Telif hakkı sorunu var mı?

İki bin satan derginin telif hakkı... 

 

Sorun oluyor mu?

Valla Sabah gazetesinde bile sorun olmuyor. Türkiye’de öyle bir durum yok.

 

Daha çok muhalif seslere mikrofon tutuyorsunuz.

Sadettin Tantan’la da söyleÅŸi yaptık. EÄŸer onu sorgulayacaksan sorgulayabileceksen, onunla konuÅŸursun, bir dergi budur neticede. 

 

Sık dava açılıyor mu? Bir Atatürk davası vardı galiba...

O dava düÅŸtü, o da savcının hatasındandı. Yani ÅŸarkının bile altını çizerek, suç bulma meselesini de öbür savcıya atarak hazırlamış dosyayı ama düÅŸtü sonuçta. Terörle mücadeleden hüküm giydik, o da Şırnak’ta alay komutanının adını yazdığımız için. Ama asıl bu terörle mücadele tasarısından sonra her ÅŸey çok daha zor olacak. Hiçbir ÅŸey konuÅŸalamaz hale gelecek çünkü. FuhuÅŸ çetesi kurmayı da terörle mücadele kapsamına alıyor, her ÅŸeyi yani. Tuhaf bir cendere.

 

Sizi çok zorlayacağını düÅŸünüyor musunuz?

Bir ÅŸeyi söylemenin bir sürü yolu var. 

 

Daha ferah bir yerdeydiniz önceden...

Niye çıktık hatırlamıyorum ama pahalı gelmeye baÅŸladı herhalde.

 

Var mı öyle sorunlar?

2000 satan bir dergi bu.

 

10 senedir de satıyor ama...

İşte bu kadar satıyor. En ufak bir ÅŸey olduÄŸu anda... Eski Express mesela, battı bir biçimde. MeÅŸin Yuvarlak çıkarıyorduk bir ara, futbol dergisi, battı; satmadı çünkü. En azından satış geliri, baskı masraflarını karşılamalı ki dergi çıkabilsin. AÅŸağı yukarı da öyle oluyor ÅŸu an. Yine de bir ÅŸeyler bırakıyor ama çok büyük ÅŸeyler deÄŸil onlar da. Buradaki birçok insan neticede baÅŸka yerlerde de çalışıyor. 

 

Diğer muhalif yayınlarla bir bağınız var mı?

Genelde muhalif yayınlar örgüt ve partilere bağımlıdır ya, bizim de hiç öyle bir bağımız olmadığından... Buradan nasıl göründüÄŸünden çok dışardan nasıl göründüÄŸü önemli aslında...

 

Siyahiyle nasıl bir bağınız var? 

Bir gönül bağımız var tabii, çok az tanıştığımız ama sevdiÄŸimiz insanlar. Onlar anarÅŸist tabii, postyapısalcı anarÅŸist. Biz pek anarÅŸist deÄŸiliz ama, lafta deÄŸil iÅŸte anarÅŸistiz biz. (gülüyor) Onlar da anarÅŸist tabii, ama kendilerini tanımlamaları itibariyle söylüyorum, yoksa güzel iÅŸler yapıyorlar.

 

Bir de Marx köÅŸesi vardı, ‘Ben söylemiÅŸtim’.

Eski Express’ten gelen bir ÅŸey, onun devamıydı. Bir süre de gitti, sonra yapamadık ama. Elimiz gitmemeye baÅŸladı. İmkan olmuyor tabii. Onlar tabii Marx’ın kendi lafları, biz kafadan uydurmuyoruz onları. Öyle zanneden de çok, biri var o uyduruyor bunları sanki.

 

Tüm dünyaya yayılmış bir haber alma ağınız var bir de: express ÅŸurdaydı!

10 senedir tatile çıkamıyorum ben ama... Tesadüfi ÅŸeyler hep, birisi orada olmuÅŸ oluyor o sırada, ÅŸans eseri, yazıyı hazırlayıp gönderiyor sonra da...

 

Tüm dünyadan sesleniyorsunuz yani...

E, enternasyonel ÅŸalala!

bottom of page